31 Aralık 2009 Perşembe

Bilgisayar çağının aşıkları



Seviyorum kısa filmleri...

Uzun uzun insanı bayan diyaloglar, olaylar hede hödö vesaire olmaz. Olay son derece nettir falan filan. Ama o filmlerin altındaki yorumlar yok mu? İşte şalterin attığı an o andır sevgili Kamuran.

Örnek alarak SIGNS’i alalım.

Nedir bu filmin konusu? İçine kapanık, dış dünya ile pek muhatap olmayan, ev-iş iş-ev paralelinde bir hayat sürdüren bir adamın aşkla nispeten farklı bir yoldan tanışmasını konu almış. İzleyeni rahatlatıyor sanki, hayat ne güzel triplerine sokuyor.

Altındaki yorumlara bakıyoruz bu filmi bi tek ben mi beğendim acep, başkaları ne söyledi gibisinden. Aha şöyle yorumlar var.

Itırsu..
Çok güsel yhaaa...

Okşan...
Bende istiyorum

Gaffar...
Okşan sevişeh mi???

Of Aman Nalan...
Keşke gerçek olsa :(((

Bilgisayar çağının çocukları anlaşılan o ki ‘gerçek aşk’ denilen sike ulaşmak için bu tarz mucizeler bekliyorlar. Doğru yere bakmayı bilmedikleri için mutsuz oldukları gerçeğini bir yana atarsak, hadi bi deneyelim diyoruz. Uzuuuuuunca bir süredir camdan cama bakıştığımız bir kıza “Selam :)” yazdığımız kağıdı gösterelim ve bekleyelim. Çok değil 3 dakika içinde “Yetişiiiiiin beni taciz ediyor, gomşulaaaaar yardım edin beni sikeceğdileeeer” diye yeri göğü inletiyor.

Eeee hani gerçek olsa diyodunuz? Hani çok hoştu? Şaka mısınız lan siz amına koduklarım!!?? Oraya bi gelirsem hepinizi datmin ederim lan! Götler!!

Ondan sonra "keşke gerçek olsaydıııı :((((" Yok size gerçek falan amına koyim gidin parmak değiştirin! Fuck!!!

Sinirleniyorum mütemadiyen. Film süper ama o ayrı konu.

28 Aralık 2009 Pazartesi

27 Aralık 2009 Pazar

25 Aralık 2009 Cuma

Taxi Driver



Benim de işimin olduğu günler oldu elbet, hayatım boyunca işsiz değildim. Bir inşaat firmasında ofis boy olarak çalıştığım o günlerde sağa sola gönderiliyordum sık sık. "Al şu parayı koy cebine, taksiyle git gel zaman kaybetme" uğurlanma cümlem olmuştu resmen.

-Gökhan!
+Yettim Yüksel abi.
-Şu dosyaları al, Dikimevi'nde ssk'nın yeri var oraya git işlemleri tamamlat.
+Peki abi
-Bu amına koduğumun dürzüleri düzgün iş yapamayıp uğraştırıyo bizi idare ediver he mi koçum?
+(aşlskdlasşkd noliyi la) yok abi lafı mı olur çıkıyorum ben.
-Al şu parayı koy cebine, taksiyle git gel zaman kaybetme. Fişini de al deftere yazacaz.

Yola çıkılır, bir taksi çevrilir. Benim yaşlarımda kafa dengi bir eleman. Sohbet muhabbet, "Of karının göte bak" derken SSK'nın önüne yaklaşırken fiş istediğimi söylerim elemana. "Ne kadarlık fiş lazım?" diyerek cebinden kaşelenmiş imzalanmış fişleri çıkarır taksici.

-Ne kadar tuttu?
+Abi boşver ne kadar tuttuğunu ben ne yazayım?
-Ne tuttuysa onu yaz.
+12 tuttu?
-İyi madem 12 yaz.
+Abi istiyosan 15 yazayım? Lazım falan olur?
-Ulan yazmışken 25 yaz bari
+Abi ben düz hesap 50 lira yazdım buyur fişin. (yaz çiz cart! kes fişi) Hadi kolay gelsin abi.

Ne olduğunu anlamaya çalışırken taksiden inip de mal gibi elimde fiş kalakalmıştım. "Taksici milleti çok pistir, kol gibi sokarlar afedersin." diye konuşuluyorken böylesinin denk gelmesi de eşek şansından başka bişey değildir herhalde.

İsteseydi atom mühendisi bile olabilirdi

22 Aralık 2009 Salı

offff



çok sıkıldım lan..

19 Aralık 2009 Cumartesi

Popüler kültür



Ne yazık ki ülkemizde Nihat Doğan diye bir şey var.

Popüler olan ne varsa o şekilde karşıma çıkıyor bu herif. Türkiye’nin bacısı Seda Seyan ile birlikte olduğu dönem milli eniştemiz statüsüne yükseldikten sonra çizgisini koruyup, olur olmadık yerden olur olmadık şekilde karşımıza çıktı bu herif. Televizyon seyredelim dedik gece kuşağı eğlence programlarına çıktı, seçim dönemi yaklaştı “AK Parti, hobareey” diye çıktı, sürekli ortaya çıkıyor efendim durduramıyoruz! Skim hıyar diyene bir avuç tuzla koşmak diye über bi halk deyimimiz var, Nihat efendi bu doğrultuda yaşıyor sanırım.

Tabii ki bu kadar değil sıra en korkuncuna geldi. Yeni imajı ile ortaya çıkan Nihat yeni albümünün çıkış parçası “1071” de, AK Parti yalakalığı yapmaya devam ederken Türk-Kürt çekişmesini şiirle başlayıp r&b ve hip hop ezgileri ile devam eden bir müzik ile bizlere aktaracakmış.

Çok korkunç lan, aklım yerinden çıkacak gibi oluyor yemin ediyorum. Bi boku da eksik yap da en azından çizgin belli olsun diyecem ama ya hep ya hiç diyerek yola çıkıyor herif. Of daha da korkuncunu buldum, Nihat Doğan ile sıkı arkadaş olmak. Düşünsenize herif her gün farklı bişey ile geliyor.

-Emo stilini benimsedim artık.
-Ak Parti ile aydınlık yarınlara doğru.
-Hacı bu r&b ve hip-hop olaylarına mı aksak ne yapsak
-Ulan bu manken de ne ara bu kadar ünlü oldu bi takılalım peşine.
-Türk-Kürt kardeş, Amerika kalleş!
-2012 geliyo lan hepimiz öleceeeez :(


Allahım kabus gibi! Yok yok dur daha kötüsünü buldum. Nihat Doğan ile ev arkadaşı olmak. Ulan insan arkadaşından kaçıp kurtulup evine gidebilir, aynı evde yaşamak zorundayken ne bok yiyeceksin, aklına gelen herşeyi sana anlatacak herif.



“This is madness!” diyip 300 filminde Leonidas’ın attığı ‘ananı skerim!’ tekmesini kullanmaktan zerre çekinmem arkadaş. Bu ne lan! Düşündükçe daha da kötüleri geliyor aklıma.

“Gökhan o sabah uyandığında kendisini dev bir Nihat Doğan’a dönüşmüş olarak buldu.”

Ühü :(

Alt tarafı makara yapacaktım resmen bir canavar yarattım yahu, düşündükçe kendimden korkar oldum yeminle. Sanki Nihat Doğan ile aynı evde kalıyorum da, kapıyı açıp üzgün gözlerle bana bakıp “Ülkhe chok qötü ghünler gheciriyooo :(“ diyecek gibi geliyor, Allaım kafayı yiyecem, Üstümü başımı parçalayacam nasıl bi yere gidiyo bu yazı böyle.

Neyse bi son vereyim bari.

16 Aralık 2009 Çarşamba

Do you speak english ?

Yüzyıllardır İş Aradığım Ve Sonuç Alamadığım İçin Zaten Gerginim, Ve Yeni Bir İş Görüşmesi Daha..

İ: İşveren (Şirketin De Sahibi Aynı Zamanda)
B: Ben

Hal-Vakit Durum Vs.. Sorulmuş, İş İle İlgili Konuşmaya Geçilmiştir.

İ: Peki , Bana Gps'in Ne Olduğunu Açıklar Mısınız?
B: Tabii Ki Efenim Şimdi Gps, Global Positioning System Kelimelerinin Kısaltılmışıdır. Efendim Global Zaten Global, Position Zaten Pozisyon, System De Zaten Sistem. (Ne Diyom Lan Ben???)
İ: .....
B: .....
İ: Evet
B: Evet (Bu İş De Gidiyo Lan Bişeyler Söyle, Anlatsana Lan Gps'i...)
İ: Hımm. Özgeçmişinizde İngilizce İyi Yazıyor, Durumunuz Nedir?
B: Efendim Okuma, Yazma Ve Dinleme İyi Lakin Pratik Yapma İmkanım Pek Olmadığı İçin Konuşmda Biraz Sıkıntı Yaşıyorum.
İ: Pekala, Bir Bakalım. (İşveren, Sekreterine Telefon Açmış Ve İpek Hanım'ın Gelmesini İstemiştir)

İpek Hanım Odaya Girer, Benim Yaşlarımda, 1.80 Boyunda, Manken Vücutlu, Kıvırcık Sarı Saçlı, Mini Etekli, Yıllardır Rüyalarıma Giren Süper Taş Hatundur Kendisi.

Svibth: Süper Vücutlu İngilizce Bilen Taş Hatun

Svibth: Welcome, İ'll Try To Talk İn English With You (Merhaba, Sizinle İngilizce Konuşmaya Çalışıcam)
B: O..O...Ok (T..T..Tamam) (Allahım Rüyalarımın Kadınıyla Bilmediğim Bir Dilde Konuşucam, İş Olmasa Bile Hatun Olsun)
Svibth: As You See, İ Don't Have Your Cv, Please, Could You Tell Me About Yourself? (Yani Diyor Ki: Yıllardır Beklediğim Yakışıklı Güçlü Şahane Erkek Sensin, Neden Bu İhtiyarı Burda Bırakıp Evime Gitmiyoruz? Ya Da Ben Bunu Söylemesini İstiyorum Ama O Sadece "Gördüğünüz Gibi Bende Cv'niz Yok, Kendinizden Biraz Bahseder Misiniz" Diyor)
B: Ok, My Name İs bla bla, İ Was Born İn 1987, İn Ankara.(Ortaokul İngilizcesinin Dibine Vuruyorum Burada)My Mother Was Bla Bla Bla... My Father Was Bla Bla... (Burda Saçmalıyor, Haliyle Tercümeye Gerek Yok).... İ Live With My Family. (Ailemle Yaşıyorum)
Svibth: Oh Aren't You Married? (Aa! Evli Değil Misiniz?)
B: No You? (Hayır, Siz?)
Svibth: (Dünyada Gördüğüm En Güzel Gülümsemeyle) Hihihi.. No, And İt's Not Your Business. (Hayır, Ve Bu Sizi İlgilendirmez)

Bu Sırada Patron Sigarasını Yakmış, Kızın Karşısında Acı Çekmemi Zevkle İzliyor. Kızı Güldürmemden Kıllanan Patron Araya Girerek "Evet İpek Hanıım!" Diyor, İpek Hanım Konuya Dönerek İşimle İlgili Sorular Soruyor, Cevaplarken Ağır Aksak Konuşmam Patronun Hoşuna Gidiyor, Yüzüne Bir Gülümseme Yayılıyor, İpek Hanım İse Kaşlarının Ortasını Yukarı Kaldırarak O Mükemmel Üzgün Ve Masum İfadeyi Takınıyor, Oturduğum Yerde Kendimden Geçecem, Adamlar Farkında Değil.

B: Now İ'm Working On A Ee.. E... (Şu Anda Pazarlama Sektöründe Çalışıyorum Yalanını Sıkacam Ama Tıkanıyorum)
Svibth: İf You Can't Remember The Word, İt's Not Matter. (Kelimeyi Hatırlayamıyorsan Sorun Değil Diyor, Bana Diyor)
B: Ee.. İf İ Was Feeling Comfortable, İt Would Be Easy To Talk İn English (Daha Rahat Hissediyor Olsaydım Konuşmak Daha Kolay Olurdu)
Svibth: Are You Feeling Uncomfortable? (Rahatsız Mı Hissediyorsun?)
B: No.. No.. Not Uncomfortable But İ Feel Under Pressure. As You Know, İt Could Be The Most İmportant Minute Of My Life And İ'm Nervous. So İ'm Trying To Talk İn English By Thinking İn Turkish, İt's Very Hard You Know. And İ Feel Nervous Too When İ Talk With Beautiful Woman, And Now İ'm Trying To Talk With You
Yani Diyorum K,: Hayır Hayır Rahatsız Hissetmiyorum Ama Biraz Baskı Altında Hissediyorum. Bildiğiniz Gibi Bu Hayatımın En Önemli Dakikası Olabilir Ve Gerginim. Türkçe Düşünüp İngilizce Konuşmaya Çalışıyorum, Bilirsiniz Bu Çok Zor. Ayrıca Güzel Kadınlarla Konuşurken De Gergin Olurum Ve Şimdi Sizinle Konuşuyorum

Bu Sözümden Sonra İpeğimin Yüzü Aydınlanıyor, Ağzı Büyüyor, İnci Gibi Dişleri Görünüyor, Patron Rahatsız, Ben Boşaldım, İpek Patronuna Dönüyor Ve
"İngilizce Konusunda En Ufak Bir Sıkıntımız Yok" Diyor Teşekkürü Alıyor Ve Çıkıyor. Patronla Tekrar Baş Başa Kalıyoruz, Biraz Daha Muhabbet Edip Aranmak Üzere Gönderiliyorum. Çıkışta İpek Beni Bekliyor, "Kusura Bakma" Der Gibi Bakıyorum, "Saçmalama Salak Şeey, Ne Kusuru, Çok Tatlısın" Der Gibi Bakıyor, Yanına Gidiyorum, Teşekkür Ediyorum, O Melaike Gülüşü Bir Kez Daha Yüzünü Kaplıyor, Rica Ediyor, Merdivenlerden İnip Dışarı Çıkıyorum.

“Bi Sigara Olsa Ne Giderdi Aq” Diye Geçiriyorum İçimden. Tabii Sigara Da yok, Daha Sonra İş İçin Arayan Da. İşi Yine Alamıyorum.

3 Aralık 2009 Perşembe

joesph poolpo



"Bebekken kaybolan çocuğumuzu Sony müzik setleri büyütmüş..."