16 Ocak 2010 Cumartesi

Fanatizm



Gezegenin üzerindeki herkes
bir çeşit gerçeğe inanmak üzere büyütülür,
tanrı'ya, ahlaka, ölümlülüğe,
hayatın amacına.
bu tür inanışlara
genellikle din diyoruz.
ve eğer hayat sırasında
bu inanışlar çökerse,
gerçek olmadıkları
kanıtlanırsa,
takip edeceğimiz ve inanacağımız
başka bir din buluruz.
bu dönüşüm
sarsıcı olabilir,
sadece bizim için,
ruhumuz için değil,
ama etrafımızdakiler
için de.

Christopher columbus
yenidünyaya vardığında,
yanında katolik bir
rahip vardı.
bundan sonra rahipler
bu kıtaya gelmeye başladılar,
yerlileri ikna etmeye,
haçı öptürtmeye çalıştılar,
peyote içmeyi bıraktırmaya,
çıplaklıklarını örttürmeye çalıştılar.
ve yerliler onları
büyük bir hevesle karşıladılar.
rahipleri sakatladılar,
işkence ettiler ve yaktılar...
ve vücutlarını tanrılara
adadılar.

Saul atını şam'a süren
bir askerdi
ve birden gökyüzündedevasa bir haç gördü.
hemen isminin ilk harfini
p ile değiştirdi ve paul oldu.
neden?
bilmiyorum.

birçoğumuz gökte haç
görecek kadar şanslı değiliz.

birçoğumuz için tanrı'nın
gönderdiği işaretler belirsiz.
değişime uğrayan herkes,
komünistken kapitalist olan da,
veya alkolikken
yeşilaycı olan da,
eski inançlarını
kötülerler.
çünkü onların işine yaramadıysa
kimsenin işine yaramamalıdır.
bakış açısı daralır,
ışıktan kör olur.
hindu da olsa,
adsız alkoliklere de katılsa
bir fanatiğe dönüşür.
bana sorarsanız dünyanın
içine sıçanlar fanatiklerdir.
fanatikler, tanrı'nın kendi saflarında
olduğuna inanırlar.
ya geri kalan bizler?
bizim ilahi ışığa ihtiyacımız yok.
bize gereken, gecenin karanlığında
tuvalete giderken
ayağımızı çarpmamıza
engel olacak kadar bir ışık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder