16 Eylül 2010 Perşembe

unstoppable



“Zoru başarırız, pişmaniye biraz zaman alır” – Emekli bir sat komandosunun son sözleri.

Nereden geldiğini, ne kadar kalacağını ve bana kadar ulaşmayı nasıl başardığını bilmediğim bir kutu pişmaniye, masamın hemen üzerindeydi ve meydan okurcasına bana bakıyordu. Yıllardır en korktuğum yiyecek olan pişmaniye sonunda beni bulmuş ve hazırlıksız yakalamıştı. Mola yerlerinde sırtımı çevirip tek bir paket bile almadığım, arkasından konuştuğum, yer yer iftira attığım, yerken dağıldığı ve adamın ağzına yüzüne bulaştığı için çok sert eleştirilerde bulunduğum bu cihaz, belli ki bedel ödetecekti. Hemen karşımda bir kutu pişmaniye vardı ve usta yeterince küçük parçalara bölmemişti. Bir devenin ağzına ancak girecek kadar büyüklükte parçalar önümde tören yürüyüşü yaparken, karşı masadan gelen emirle bir parseli avuçladım. Tüm boyutları birbirine eşit mükemmel bir küptü, usta pişmaniyeden ziyade yarım kalan matematik tutkusunu kutuya koymuştu (matematiği çok sevmesine rağmen ortaokuldan sonra okuyamamış ve bir pastanede çalışmaya başlamıştı sanki.)

Whopper’ı tek seferde yutmak için geliştirdiğim “alt çeneyi geriye atma” modifiyemi devreye soktum, pişmaniyenin kontrolünü kaybetmek ve suratıma çarpmak istemiyordum. Tüm parmaklarımla sımsıkı yapıştım kütleye, ona iplerin kimde olduğunu göstermek istiyordum. Kimi uzmanların “muhabbet kuşu tutar gibi; ne çok sıkı ne de çok gevşek” önerisini dikkate almadım. Hacmini, insan ölçeğine getirdikten sonra hunharca davrandım.

Fakat pişmaniye son anda hacmini arttırdı ve yüzüme çarptı. İnsanı çileden çıkaran uzantıları ağzıma burnuma ve şakaklarıma bulaştı. Elimle silmeye çalıştıkça yayıldı, ıslak mendille giriştikçe yapıştı. Elimle yüzümü kapatıp odadan çıktım, pişmaniye ile kavga ettikten sonra odadan ağlayarak kaçan birisi gibi gözüküyordum. Tuvalete gidip aynadaki aksime baktım, pişmaniyeye kafa atmış herhangi bir insandan farkım yoktu. Yüzümü türlü müdahalelerle eski haline getirdikten sonra geri döndüm, herkes iki parça yemişti ve son parça beni bekliyordu. İkinci pişmaniyenin de direksiyon hakimiyetini kaybedeceğime emindim fakat elimden bir şey gelmezdi.

Dünyanın en imkansız mamulü, bir kez daha şamar attı yüzüme. Dişlerimin arası dahi pişmaniye doluyken yine gittim tuvalete. Uzun zaman sonra aynanın karşısında ağladım, gözyaşlarım pişmaniye ile kaplanmış yanağımda iz yaptı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder